Fıçıcı Claude
Burası Fransa‘nın doğusunda Burgonya denen bölgenin en eski köylerinden St. Romain isimli, sarp kayalıklarla ve orman ile çevrili dağ köyünde şarap fıçıları üreten zanaatkar Claude Gillet ‘in imalathanesi. Ayıptır söylemesi, şu geçtiğimiz bayram tatilinde yolumuz düştü, hemen kısaca yazıyorum !
Her ne kadar bir CNC, bir dopel var ise de, fıçılar laser ile damgalanılıyor ise de fabrika demeye dilim varmıyor. Daha çok atelye. İşin güzel tarafı bu modern ekipmana rağmen işin can alıcı, temel işlemleri hala eski usul elle yapılıyor. İlk çemberlerin geçirilmesi, alt – üst kapağın takılması, yakma işlemi gibi işlemler elle yapılıyor.
Burada meşe fıçı imalat aşamalarını anlatmayı geçip ilginç noktalara değineceğim.
Yakma işlemi enteresan: Resimlerde gördüğünüz mangal benzeri ocaklarda makinelerden çıkan artık meşe parçalar tutuşturuluyor.
Tavanda dumanın çıkacağı bir açıklık var. Her bir fıçı bu mangalın üzerine geçiriliyor. Azami 2 saat olmak üzere fıçılar ateşin etrafında bekliyor. Niye: 1 saat bekletirseniz o fıçıda yıllanan şarap vanilya tadında, 2 saat bekleyen ise daha bir kekremsi lezzette oluyormuş. İs kokusu ise şarapta defo demekmiş ki hiç istenmiyor. Yani tam anlamı ile bir ustalık, ustanın zamanlaması, ağacı sevmek vs. gerekiyor.
Bu işe babası 1966 yılında başlamış. Belli ki kalıpları artık iyice gelişmiş ve oturmuş. Kesimden çıkan parçalar tamamen el işçiliği ile şık diye yerine oturuyor.
AB ülkesi olduğu halde kimse kulaklık, eldiven vs. kullanmıyor. ABD ve Kanada’da da gittiğim hiç bir fabrikada da görmemiştim zaten. Heryerde bangır bangır halk müziği dinleniyor. Makinelerin sesini bastıracak kadar açıyorlar. AB kriteri imiş falan hak getire. Ama gelen malzemenin kalitesi, cinsi, cibiliyeti her yere yazılıyor.
Bir başın çemberi elle geçirildikten sonra diğer taraf için bu basit makineyi kullanıyorlar.
Kardeşimiz Claude bu küçük imlathanede yılda 10 000 fıçı çıkarıyormuş. Her biri 580 € imiş. Yani arkadaşın yıllık cirosu 5 800 000 €. Şimdilerde Fransa’da bağ bozumu var, bitince Güney Amerika sonra Kuzey. Yani hiç boş durmuyor.
Maşşallah diyelim, parada gözümüz yok ta, bu kadar sapa bir yerden, bu kalitede, bu üretimi çıkarmak: Vay yavrum vay !!