Eski ormancılar
Çocukluğumda Ankara Kızılay Tuna caddesinde, Mithatpaşa caddesine doğru yürür iken, meşhur Piknik arkasında, Tuna hanın karşısında, kaldırımda iki cam arasında korunan bir tomruk kesiti vardı. Pirinç rakamlar ile ağacın yaşadığı, görüp geçirdiği yıllar yaş halkalarında işaretlenmiş idi. Ve hatta burası Orman Genel Müdürlüğü önündeki kaldırım idi. Ya aynı binanın altında veya yandaki binada bir tiyatro salonu var idi.
Bahsettiğim tomruk kesiti, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kesitin 1/4 kadarı ya vardı ya yoktu. Yine de önünden ayrılamaz, "Vay anasına" der, yaş halkalarını saymaya çalışır idik. Fotoğraftaki ise müthiş bir şey !
Bu ağaç, 1300 yaşında iken 1891 yılında kesilmiş.
550 yılında büyümeye başlamış. Hz. Muhammed doğumu 570. Haçlı seferleri daha yok. Amerika kıtası daha keşfedilmemiş. Neler görmüş neler. 1300 yıl dile kolay. Ve Amerikayı keşfedenler gelip bu zenginliğin üzerine çökmüş, kesmiş babam kesmiş. Şimdilerde koruma altında sınırlı sayıda bu çapta ağaç var.
Yine düşünmeden edemiyorum: 1891 yılında bizim buralarda neler oluyormuş ? Bizim ormancılar, marangozlar neler yaparmış. Üç beş padişahın bile sıkı marangoz olduğu imparatorlukta bu işler acaba ne durumda idi.
Bu çaptaki bir ağacı kol gücü ile kesmeye cesaret eden adamlara hayret etmemek mümkün değil. İki ucundan iki kişinin tutup, ite - çeke kullandıkları çelik testereyi yapabilenlere hayret etmemek mümkün değil. Testere boyunun ağacın çapından uzun olması gerekiyor. Üstelik bunlar sert ağaçlar. Testerenin keskin olması şart. Sadece testere değil elbette, baltalarda var. O yıllarda bizim buralarda metal işleme beceresi acaba ne idi ? Antikaya meraklı bacanağımdan Osmanlı'nın süngüleri Arjantin'den ithal ettiğini duymuş idim.
Haydi altında kalmadan kestin, devirdin, be adam, bunu atlı arabalar ile taaa dağlardan aşağıya indirmek nasıl bir iş ?
Meraklılar ve daha fazlasını görmek isteyenler için:
İnanılmaz fotoğraflar var. Tavsiye ederim !