Domates, biber, patlıcan…
Barış Manço’nun böyle bir şarkısı var idi.
80’li yıllarda hatta 90’ların başında mobilya yapar iken bazı noktalarda meyve ağaçları kullanıyor idik. Örneğin yatak ayak ucunun köşesi gibi bir yerde, güzelde cilalanınca enfes bir kakma işi oluyordu.
Malumunuz ceviz de bir meyve ağacı. O zamanlar masif olarak kullanma imkanımız oluyor idi. Meşe gibi. Daha egzotik ağaçlar gelmemiş idi. Toptan alım yapan firmalara da doğrudan haber gelirdi. Şu kasabada ceviz var, şu köyde meşe var diye. Gidip alırdınız. Yani bunları toplardınız.
Bir gün hater geldi Ulus’ta ceviz, elma, armut varmış. Armut özellikle rende tabanlarında çok iyi olur. Elma ve cevizi beğenirsek mobilyada kullanacağız. Bunlar zaten birer ikişer ağaçlık partiler halinde olur. Ufak ufak sağda solda değerlendirirsiniz ama işinize çok şey katar.
Ulus, Bartın’a inerken sağa dönerek gittiğiniz bir orman içi yerleşimi. Kimsecikler kalmamış, hepsi Almancı olmuş şirin, asude bir yer.
Ben akşam evde dedim ki ” Yarın erken Ulus’a gidip elma, armut alacağım, ceviz de varmış ”
Sabah erkenden çıktık yola, Karabük, Safranbolu derken Bartın inişinde indik otobüsten bindik minibüse, kıvrıla kıvrıla ver elini Ulus. Mal güzel aldık, akşam saatlerinde, hava kararmak üzere eve vardım ben.
Rahmetli anam merak içinde. Ankara’yı bilenler bilir, ” Ulus’tan elma, armut alacağım” deyince kadın zannetmiş ki Ulus haline gidip meyve alacağım. Cep telefonu yok o zamanlar. Oğlanın başına bir şey geldi herhalde hala gelmedi diye helak olmuş.