Bir çakı = koca bir dünya

Bir çakı = koca bir dünya

Her zaman hayranlık duymuşumdur şu oyma yapanlara. Ellerindeki tahta parçasını basit bir çakı ile oya oya harikalar yaratanlara. İşte bir örnek daha:

Sanatçı, biraz da fırçasını dokundurmuş, renklendirmiş, inanılmaz hoş olmuş.

Ahşapla uğraşmayı seviyorum ama yerim yok, bahçe lazım, makine lazım diyen arkadaşlar ! Bırakın kıvırmayı. Topu topu bir ahşap parçası, o da yolda yürürken yerden aldığınız bile olabilir, bir çakı yetiyor. Çalıştığınız yere eski bir çarşaf sermeyi, üzerinize de eski bir mutfak önlüğü geçirmeyi unutmayın. Sanat yapıcam diye etrafı berbat etmeyin !

Ben böyle şeyler yapamam diyenler, yaratıcı değilim diyenler, kuksa veya kaşık yapabilirler. Kaba kesilmiş hali ile tahtası da, çakısı da internette satılıyor. Örneğin  www.nalburcuk.com

Beni çakı kesmez, takıma taklavata meraklıyım diyor iseniz, elde oyma yapmak için çeşit çeşit bıçaklara yatırım yapabilirsiniz.

Bauhaus veya internetten satın alabilirsiniz

Bir zamanlar, soyadını hatırlamıyorum, Ahmet isimli bir oymacı ustasını işe aldım. XV. Lui tarzı koltuklar yapıyoruz, ayaklarda pençeler vs. gibi oyma işleri var. Aklımda da modern oymalı bir işler düşlüyorum. Hatta yarı kıymetli taşlar yerleştirmeyi, falan. Oymacı dayanmıyor bana. Beğenmeyip çıkarıyorum.

Bu Ahmet usta geçti tezgaha, deli gibi çalışıyor. Sanırsın bir tümen aç fare saldırmış parçaya, deli gibi kemiriyor. Etraf talaş yığını. Adamda bir enerji, bir göz inanılır gibi değil. Yaprak oyuyor, altına bir tane daha, durmuyor, altına bir tane daha, Katman katman. görüldük bir şey değil !

Bir gün dedim ki, "İyi hoş güzel ama Ahmet Usta, ruh yok senin oymalarda, bana öyle bir parça yap ki hissedeyim bu bitkiler fırtınada, rüzgar var fena halde !" Çiçek buketi oymakta, girişler için yaptığımız ayaklı aynaların, ayak birleşimlerine koyulmak üzere. Çok bozuldu. Ertesi sabah, meşeden oyulmuş bir çiçek buketi vardı ki masamda, inanın, sanki cam açık, odanın içinde rüzgar esiyor sanırsınız. Yıllarca sakladım o " Rüzgarda ki kır çiçeklerini ". Taşınmaların birinde yok oldu gitti. Çok üzülmüş idim.

Ne yazık ki, Ahmet Usta'nın sizinle paylaşabileceğim bir işi yok elimde. Malezya'lı sanatçı Zarir Hjab Abdullah'ın elinden çıkmış benzer bir eser, ne anlatmaya çalıştığım hakkında size bir fikir verecektir.

Zarir Hjab Abdullah

Cins bir herif çıktı ki sormayın. Geç gelir. Nerdeydin dersin, " Dalmışım, İş Bankası eski binasının cephesindeki motifleri seyrediyordum" der. Pazartesi işe gelmez, pazar günü İstanbul'a gitmiştir Topkapı veya Beylerbeyi sarayındaki oymaları incelemeye. Öğlen paydosundan sonra gelmez. " Duydum ki çilek çıkmış, sosyetik manavları gezdim çilek için " der, bütün parasıyla çilek alır. Sanırsın Picasso. Gülermisin, ağlarmısın. Sıkı kontrol ediyorum içki alışkanlığıda yok adamın. Ama adam  tam bir sanatçı. Oyma ustası demek yanlış, oyma sanatçısı. Adamı vitrine koyacaksın, çalışırken millet seyretsin. Eğer yaşıyor ise kulakları çınlasın, öldü ise bol rahmet olsun, bu gün oymacı Ahmet Usta'yı anmış olduk. Eğer o yıllarda internet olsa idi, kesin önemli bir sanatçı kabul edilirdi !

Zarir Hjab Abdullah